TR EN

PATENT FORAMEN OVALE

Paylaş

Kalbin sağ ve sol kulakçıkları arasındaki “atriyal septum” denilen duvardaki “fossa ovalis” bölgesinde doğumdan sonra kapanması gereken yapının kapanamamasına bağlı oluşan, bir nevi küçük bir kapakçık benzeri deliktir. Aslında toplumda 5 kişiden birinde patent foramen ovale (PFO) mevcuttur. Ancak %1’inden azında kapatmayı gerektiren nedenler bulunur. PFO varlığında öksürme, aksırma, ıkınma gibi göğüs içi basıncını artıran durumlarda bu küçük kapakçık açılabilir ve kan her iki kulakçıktan karşılıklı olarak geçebilir. Bazı istenmeyen durumlarda, sağ kulakçıktaki kirli kan akciğerin temizleme sisteminden geçmeden PFO aracılığıyla sol kulakçığa geçebilir. Bu tür durumlarda, özellikle bacak bölgesindeki toplardamarlarda pıhtılaşmaya eğilimi olan kişilerde, toplardamardaki küçük pıhtılar sol kulakçığa oradan da sol karıncığa geçip beyine ve diğer organlara giderek (embolizasyon) inme, felç ve diğer organlarda ani beslenme bozukluğuna ve krizlere neden olabilir.

Toplumda her 5 kişiden biride PFO olduğuna göre, PFO kapatılması ile ilişkili olabilecek klinik koşulların iyi bilinmesi gereklidir. PFO kapatılması endikasyonları ile ilişkili olabilecek klinik koşullar, nedeni bilinmeyen felçler, migren, platipne ortedoksi sendromu ve dalgıçlarda görülen vurgun hastalığı olarak özetlenebilir. Nedeni bilinmeyen inmeli bir hastada rastlantısal olarak da PFO saptanabilir. Bu nedenle, öncelikli olarak inmenin PFO ile net ilişkisini belirlemek önemlidir. Bu açıdan, geliştirilen ve hastadaki risk faktörlerinin sorgulanmasına yönelik olan bir skorlama sistemini kullanmak gerekir.

Bu skorlamaya göre yüksek skoru olan bir kişide, artmış “PFO ile ilişkili inme” riski mevcuttur ve PFO’nun rastlantısal olmaktan ziyade bizzat olarak olaya iştirak ettiğini düşündürmektedir. Farklı kişilerde farklı tipte PFO’lar bulunabilir. Bazı PFO tiplerinin inme için yüksek riskli özellikler taşıdığı belirlenmiştir. Bu özellikler, büyük (>4mm) veya uzun tünel tipinde PFO, atriyal septal anevrizma, çıkıntılı östakiyan kapakçık (>10 mm) ve istirahatte sağdan sola şant varlığı şeklinde özetlenebilir. Nedeni bilinmeyen felçli bir kişide PFO saptanırsa, PFO’nun kapatılması ile ilgili koşullar;

a) Geleneksel kan sulandırıcı ilaç tedavisine rağmen tekrarlayan nedeni bilinmeyen inme,
b) İlaç tedavisine rağmen PFO ile ilişkili tekrarlayan geçici iskemik atak, bacak veya kalp damar embolisi,
c) Kan sulandırıcı ilaçları kullanamama durumları,
d) Genç yaşta PFO ile birlikte bacak derin toplardamar pıhtılaşma hastalığı veya pıhtılaşmaya eğilimi artıran hastalık varlığı şeklinde özetlenebilir.

Migren ve PFO arasında kesin bir ilişki olduğu net olarak aydınlatılamamıştır. Bu nedenle, migrenli kişilerde; PFO kapatılmasının faydalı olabileceği görüşünü destekleyecek yeterli veri yoktur.

Oturma veya ayağa kalkmayla ortaya çıkan ve yatmakla düzelen nefes darlığı “platipne ortedeoksi” sendromu olarak adlandırılmaktadır. Daha çok yaşlı kişilerde görülen bu durumda hastada aort uzaması, akciğerden bir parçasının alınması, akciğer amfizemi ve karaciğer sirozu gibi hastalıklarda mevcut olabilir. Bu tür durumlarda, ayakta durma ile büyük toplardamar yer değiştirebilir. Bu tip anomalilere PFO da eşlik ediyorsa, kan akımı doğrudan büyük toplardamara yönlenebilir. Böyle bir hadise olduğunda kan akımı sağ kulakçıktan sol kulakçığa yönlenir. Eğer böyle bir durum söz konusu ise ve PFO mevcutsa bu PFO kapatılmalıdır.

Mevcut kanıtlar, vurgun hastalığı riski taşıyan dalgıçlar, madenciler, kozmonot ve astronotlarda PFO taramasının gerekli olmadığı yolundadır. Ancak, özellikle PFO’su olan profesyonel dalgıçlarda, sanayi dalgıçlarında, derin ve teknik dalış yapan kişilerde vurgun hastalığı geliştiğinde, belirtilerin çok daha belirgin olduğu ve beyinde hasarlanma saptanma riskinin daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Bu tip riskli kişilerde, belirtiler ile birlikte yüksek riskli özellikler taşıyan bir PFO saptanırsa dalış tipi, dalış sayısı ve kişinin aktivite arzusu da göz önünde bulundurularak PFO kapatılması düşünülebilir.

NASIL TANI KOYULUYOR?
Günümüzde ekokardiyografi olarak adlandırılan oldukça gelişmiş ultrason cihazları ile PFO tanısı rahatlıkla konulabilmektedir. Yalnızca göğüs ön yüzünden bir ultrason probu konularak ile yapılan transtorasik ekokardiyografi yöntemi ile PFO’dan şüphelenildikten sonra asıl tanı, ağızdan bir prob yutturularak yemek borusuna yerleşilerek yapılan transözofagiyal ekokardiyografi (TEE) tetkiki ile konulmaktadır. İki boyutlu TEE tetkiki ile renk kaçışı görüntülendikten sonra üç boyutlu ekokardiyografi yöntemi ile deliğin yeri, şekli, büyüklüğü, yüksek risk özellikleri taşıyıp taşımadığı ve cihazla kapatılıp kapatılamayacağı rahatlıkla belirlenmektedir. Günümüzde PFO tanı ve tedavi yöntemini belirlemede, iki veya üç boyutlu TEE altın standart olarak kabul edilmektedir. Kliniğimizde PFO şüphesi olan tüm hastalara, iki ve üç boyutlu TEE tetkiki yapılmaktadır.

Kapalı yöntem nasıl uygulanır?