TR EN

ATRİYAL SEPTAL DEFEKT (ASD)

Paylaş

Kalpte sağ ve sol olmak üzere iki kulakçık ve iki karıncık yer almaktadır. Sağ kulakçık ve sol kulakçık arasında; her iki kulakçığı birbirinden ayıran “atriyal septum” adı verilen bölgede, ostiyum sekundum ve ostiyum primum olarak adlandırılan zar benzeri yapıların birleşmesindeki doğumsal kusur nedeniyle ortaya çıkan delikler, atriyal septal defekt (ASD) olarak isimlendirilir.

ASD tipleri,
a) Ostiyum sekundum tip ASD (ASD’lerin %80’ini oluşturur ve fossa ovalis ve çevresinde yer alır, AMELİYATSIZ YÖNTEMLE KAPATILMAYA UYGUN OLAN ASD TİPİDİR!)
b) Ostiyum primum tip ASD (ASD’lerin 15’ini oluşturur, kısmi atriyoventriküler kanal defekti şeklindedir ve atriyoventriküler kapaklarda malformasyonlarla birliktedir.)
c) Superiyor sinus venozus tip ASD (ASD’lerin %5’ini oluşturur, superiyor vena kava (SVK) girişinde yer alır, sağ pulmoner venlerin SVK/sağ atriyu¬ma (RA) kısmi ya da tam bağlantısıyla ilişkilidir.)
d) Inferiyor sinus venozus tip ASD (<%1, inferiyor vena kava (İVK) girişine yakın bölgede yer alır.)
e) Çatısız koroner sinus tip ASD (<%1, sol kulakçıktan kısmi ya da tam olarak ayrılma ile karekterize tiptir.)
şeklinde sınıflandırılır.

Sol kulakçık, akciğerlerde temizlenen kanın kalpte toplandığı odacık iken, sağ kulakçık vücuttan gelen kirli kanın kalbe döküldüğü ana yapıdır. Sağ ve sol kulakçığı birbirinden ayıran atriyal septum bölgesinde bir delik olduğunda, akciğerlerden gelen temiz kanın bir bölümü, bu delikten geçerek sağ kulakçıktaki kirli kan ile karışır. Bu karışımın miktarıda, deliğin büyüklüğü ile doğru orantılıdır.
Özellikle geniş bir ASD varlığında, zaten temizlenmiş ancak delik nedeniyle sağ kulakçığa kaçmış olan kanın bir kısmı temizlenmek için tekrar akciğerlere pompalanır ve bu da akciğerlerin daha fazla çalışmasına neden olur.Eğer bu delik fark edilmez ve açık kalmaya devam ederse ilerleyen yaşlarda sağ kalp boşluklarında genişlemeye, ciddi kalp yetersizliğine, akciğer damarında hipertansiyona, başlangıçta soldan sağa olan karışımın artan pulmoner vasküler basınç ve direnç neticesinde sağdan sola olmasına, bu durumda da vücuda temiz kan yerine kirli kan gönderilmesine, paradoksal embolilere, ciddi ritim bozukluklarına ve 50’li yaşlarda ölüme neden olabilmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere ASD’lerin toplumda en sık görüleni (% 80 oranında) ostiyum sekundum tip ASD’dir. Geçmişte ASD tedavisinin tek yöntemi, açık cerrahi ile oraya bir yamanın dikilmesi şeklinde iken günümüzde çocuklarda ve erişkinlerde açık cerrahi yöntem uygulanmaksızın ostiyum sekundum tip ASD’leri anjiyografi laboratuarında özel cihazlar eşliğinde kapalı yöntemle kapatabiliyoruz. Diğer az görülen ASD tipleri için ise yine açık cerrahi yöntemi öneriyoruz.

NASIL TANI KOYULUYOR?
Geçmişte ASD tanısı, yalnızca fizik muayene ve elektrokardiyografi bulgularına dayandırılarak yapılırken günümüzde ekokardiyografi olarak adlandırılan oldukça gelişmiş ultrason cihazları ile ASD tanısı kolaylıkla konulabilmektedir. Yalnızca göğüs ön yüzünden bir ultrason probu konularak ile yapılan transtorasik ekokardiyografi yöntemi ile ASD tanısı konulduktan sonra, bu ASD’nin kapalı yöntemle kapatılmaya uygun olup olmadığını, defektin kenar rimlerinin kapama cihazını taşımaya uygun olup olmadığını ve kullanılacak cihaz adeti ve boyutunu belirlemek amacıyla ağızdan bir prob yutturularak yemek borusuna yerleştirilerek yapılan transözofagiyal ekokardiyografi (TEE) tetkiki yapılmalıdır. Günümüzde ASD tanı ve tedavi yöntemini belirlemede TEE altın standart olarak kabul edilmektedir.

Kapalı yöntem nasıl uygulanır?